BİZ KİMİZ?

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 25.04.2013 - 23:04, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 4322+ kez okundu.
 

BİZ KİMİZ?

                Ümmetler ve milletler hayatlarını huzur içerisinde devam ettirebilmeleri için yüzlerini Tevhidin ilahi nuru ile aydınlatmaları, kalplerini Hz.Resulüllah muhabbeti ile doldurmaları, idraklerini Hz.Kur’anın hayat iksiriyle canlandırmaları ve sonra nasıl bir ümmet olduklarını, nasıl bir millet haline geldiklerini çok iyi bilmeleri lazımdır. Bu yaşamanın, ayakta durmanın temel taşıdır. Çünkü; aslını, esasını bilmeyen bir millet, geleceğinden emin olamaz. Şu halde Müslüman kardeşim: Sen kimsin? Aslın, esasın, cevherin ne?                 Sen Hz.Allah’ın “Muhakkak biz insanı en güzel bir surette yarattı” hitabına muhatap olan ve bu ilahi hitabın hakkını veren en sevgili kulsun.                 Sen Kur’an diliyle “Siz insanlar için (seçilip) çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vaz geçirmeye çalışırsınız. Çünkü Allah’a inanıyorsunuz” fermanının sahibisin.                 Sen âlemlere rahmet olarak gönderilen ve o dehşetli mahşer günü herkesin “nefsi nefsi” diye çırpındığı bir zamanda secdelere kapanıp, ümmetimi isterim ya rab, ümmetimi bağışlamadıkça kalkmam diye feryat edecek olan Habibi Kibriya’nın ümmetisin.                 Sen Allah yolunda cihada çıkan ve karşısında atlas okyanusunu görünce devesini dizlerine kadar sürerek kılıncını çekip, “Ya Rabbi! Şahit ol, önüme şu uçsuz-bucaksız derya çıkmasaydı senin şanını daha ileriye götürürdüm” diye feryat edip, gözyaşı döken mücahitlerin peşindesin.                 Sen İstanbul’da okumaya başladığı ezanı Muhammediyeyi Çaldıran ovalarında bitiren, Tuna da aldığı abdestin namazını Afrika çöllerinde kılan, Hazar kıyılarında getirdiği tekbir seslerinin yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanların evladısın.                 Kıymetli okurlarım                 Peygamber Efendimiz bir Hadis- i Şeriflerinde “Siz öyle bir ümmetsiniz ki; kime hayırla şahadet ederseniz ona cennet vacip olur, kime kötü şahadette bulunursanız ona da cehennem vaciptir. Çünkü siz yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz” buyurmaktadır ve yine şairin dediği gibi                 Malazgirtte Aslan, Surlarda Ulubatlı Hasan,                 Niğbolu da Yıldırım, Kosova da Murat, Mohaç’ta Süleyman,                 Sen hakkın kılıcı, Allah’a vurulmuşsun                 Sen şehitler çocuğu, kefensiz doğmuşsun.                 İşte sen busun. Senin cevherin, aslın, esasın bu. Onun için, uyuşuk uyuşuk oturamasın sen. Komşun açken tok gezemesin sen. Kahvehanelerde, meyhanelerde vakit öldüremesin sen. Çünkü sen canlarına karşılık bu toprakları bizlere bırakan ecdadımızın torunlarısın…                 Rabbim bizleri her daim bu şuurda olmayı ve bu şuur çerçevesi içerisinde son anımıza kadar yaşamayı nasip ve müyesser eylesin. (ÂMİN)
                Ümmetler ve milletler hayatlarını huzur içerisinde devam ettirebilmeleri için yüzlerini Tevhidin ilahi nuru ile aydınlatmaları, kalplerini Hz.Resulüllah muhabbeti ile doldurmaları, idraklerini Hz.Kur’anın hayat iksiriyle canlandırmaları ve sonra nasıl bir ümmet olduklarını, nasıl bir millet haline geldiklerini çok iyi bilmeleri lazımdır. Bu yaşamanın, ayakta durmanın temel taşıdır. Çünkü; aslını, esasını bilmeyen bir millet, geleceğinden emin olamaz. Şu halde Müslüman kardeşim: Sen kimsin? Aslın, esasın, cevherin ne?                 Sen Hz.Allah’ın “Muhakkak biz insanı en güzel bir surette yarattı” hitabına muhatap olan ve bu ilahi hitabın hakkını veren en sevgili kulsun.                 Sen Kur’an diliyle “Siz insanlar için (seçilip) çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vaz geçirmeye çalışırsınız. Çünkü Allah’a inanıyorsunuz” fermanının sahibisin.                 Sen âlemlere rahmet olarak gönderilen ve o dehşetli mahşer günü herkesin “nefsi nefsi” diye çırpındığı bir zamanda secdelere kapanıp, ümmetimi isterim ya rab, ümmetimi bağışlamadıkça kalkmam diye feryat edecek olan Habibi Kibriya’nın ümmetisin.                 Sen Allah yolunda cihada çıkan ve karşısında atlas okyanusunu görünce devesini dizlerine kadar sürerek kılıncını çekip, “Ya Rabbi! Şahit ol, önüme şu uçsuz-bucaksız derya çıkmasaydı senin şanını daha ileriye götürürdüm” diye feryat edip, gözyaşı döken mücahitlerin peşindesin.                 Sen İstanbul’da okumaya başladığı ezanı Muhammediyeyi Çaldıran ovalarında bitiren, Tuna da aldığı abdestin namazını Afrika çöllerinde kılan, Hazar kıyılarında getirdiği tekbir seslerinin yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanların evladısın.                 Kıymetli okurlarım                 Peygamber Efendimiz bir Hadis- i Şeriflerinde “Siz öyle bir ümmetsiniz ki; kime hayırla şahadet ederseniz ona cennet vacip olur, kime kötü şahadette bulunursanız ona da cehennem vaciptir. Çünkü siz yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz” buyurmaktadır ve yine şairin dediği gibi                 Malazgirtte Aslan, Surlarda Ulubatlı Hasan,                 Niğbolu da Yıldırım, Kosova da Murat, Mohaç’ta Süleyman,                 Sen hakkın kılıcı, Allah’a vurulmuşsun                 Sen şehitler çocuğu, kefensiz doğmuşsun.                 İşte sen busun. Senin cevherin, aslın, esasın bu. Onun için, uyuşuk uyuşuk oturamasın sen. Komşun açken tok gezemesin sen. Kahvehanelerde, meyhanelerde vakit öldüremesin sen. Çünkü sen canlarına karşılık bu toprakları bizlere bırakan ecdadımızın torunlarısın…                 Rabbim bizleri her daim bu şuurda olmayı ve bu şuur çerçevesi içerisinde son anımıza kadar yaşamayı nasip ve müyesser eylesin. (ÂMİN)
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.