A PHP Error was encountered
Severity: Notice
Message: Trying to get property 'tamsayfa' of non-object
Filename: tema3/haber.php
Line Number: 219
Backtrace:
Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/views/tema3/haber.php
Satır: 219
Fonksiyon: _error_handler
Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/controllers/Haber.php
Satır: 157
Fonksiyon: view
Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/index.php
Satır: 334
Fonksiyon: require_once
Asl-u esasından çevrilmiş, hakikati
tahrif edilmiş söz, manasına gelen iftira büyük günahlardandır.
Haklar dört kısımdır. Yalnız Allah
hakkı, yalnız kul hakkı. Allah hakkı ile kul hakkı ictima edip, Allah hakkının
galip olduğu haklar; Allah hakkı ile kul hakkı içtima edip, kul hakkının galip
olduğu haklar. Bir Müslümana iftira etmek, hem Allah’ın, hem de kulun hakkını
ihlal etmektir. Fakat Allah hakkı galiptir. Böyle olunca, kul, kendisine iftira
edeni affedemez. Affetse dahi dünyada tatbik edilecek olan ceza muhakkak tatbik
edilir. Ayet-i Kerimede şöyle buyrulmaktadır:
“Namuslu
ve hür kadınlara (zina isnadıyla) iftira atan, sonra da dört şahit getirmeyen
kimselerin her birine seksen değnek vurun. Onların ebedi şahitliklerini kabul
etmeyin. Onlar fasıkların ta kendileridir. Ancak tevbe edip durumlarını ıslah
etmeleri müstesna. Çünkü Allah gafur ve rahimdir.
Ayet-i celilede, iftira eden kimseye
dünyada tatbik edilecek cezalar izah edilmektedir ki: 80 değnek vurulması,
şahitliğinin bir daha kabul edilmemesi ve isminin fasıklar defterine
kaydedilmesi. Fakat tevbe eder de, yaptığı işten pişman olursa “fasık” diye
isimlendirilmekten kurtulur.
Bir de ahiretteki cezasına
bakalım: Peygamber Efendimize, Mirac
gecesi bir topluluk gösterildi. Her birinin elinde bakır tırnaklar vardı.
Yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. “Bunlar, kimlerdir”, diye sorunca,
“gıybet ve iftira edenlerdir”, cevabı verildi.[1]
Ehlince malumdur ki, “Beraet-i
zimmet asıldır.” Yani kişilerin suç işledikleri delil ile tesbit edilemediği
müddetçe, aslolan, suçsuzluklarıdır. İşlemediği bir suç ile kişileri töhmet
altında bırakmak, müslümana yakışmaz. Hakiki mümin, elinden ve dilinden
herkesin emin olduğu kişidir. Ayet-i Kerimesinde Cenab-ı Hak şöyle
buyurmaktadır: “Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, işlemedikleri bir
şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah
yüklenmişlerdir. Diğer bir ayet-i kerimesinde de: “Kim kasıtlı
veya kasıtsız bir günah işler ve sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa,
muhakkak ki büyük iftira ve apaçık bir günah işlemiş olur. Peygamber
Efendimiz ( SAV) hazretleri de:
“Kim bir Müslümana kötülenmesini dileyerek, bir iftira
atarsa, Allah onu, kıyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde
(günahlarından temizlenip) çıkıncaya kadar hapseder.”
Aziz
okurlarım!
Mantık kitaplarımız da şöyle bir
kaide mevcuttur: “Ama’” lafzının iltizami manası “Basar”dır. “Ama” kör kimse;
basar ise, gören kişi demektir. Nasıl olur da, bir lafzın manası, ona taban
tabana zıt olan bir mana olur, diye sual tevcih edilirse, cevap gayet kolaydır.
Körlük mefhumunun olabilmesi için, evvela görme mefhumun olması icabeder. Gece
diye bir şey olmadan gündüzden bahsetmek mümkün değildir.
İşte insanlar da böyledir. İyisi de vardır, kötüsü de.
Eğer kötüler olmasaydı, iyilerin kıymeti bilinemezdi. Hakkı- hakikati görmekten
aciz kimseler olmasaydı, ehl-i basiretin değeri anlaşılamazdı. Bu, günümüz için
böyle olduğu gibi, devr-i saadette de böyle idi. Ahir zaman Peygamberini görme
ve onun sohbetini dinleme şerefine nail olduğu halde, içindeki inkâr ateşinin
sönmediği, yüzlerce münafık mevcut idi.
İslam cemiyetini parçalamak için ellerinden geleni yapmaktan hiç
çekinmiyorlardı. Bir defasında Peygamber Efendimizin, aile mahremiyetini hedef
alarak, İslam birliğini bozma gayesiyle, aleyhte propaganda ve karalama hareketi
başlattılar. Hz. Aişe vaidemizin iffetiyle alakalı dedikodu çıkarıp, Allah Rasülünü, Hz. Aişe’yi ve bütün müminleri
üzüntüye boğdular. Günlerce gözyaşı dökerek, Allah-ü Tealaya iltica eden Hz.
Aişe ve bütün müminler, nazil olan şu
ayet-i celileler ile Cenab-ı Hakk’a sevinç gözyaşlarıyla hamdettiler.
Haberiniz olsun ki, iftira ile
gelenler, içinizden bir topluluktur. (Ey o iftiraya maruz kalanlar) bu iftirayı
sizin için bir şer sanmayın. Belki o sizin için hayırlıdır. (Büyük sevap ve
dereceye sebeptir.) O güruhtan her birinin kazandığı vebal kendisine aittir. O
topluluk içinde, bu iftirayı kasıtlı olarak atıp, büyümesini arzu eden kimse
için, büyük bir azab vardır. Ne vardı,
onu işittiğiniz vakit erkek ve kadın müminler, kendi kendilerine
hüsnüzan etselerdi de, bu açık bir iftiradır deselerdi!... Onu işittiğiniz vakit, bunu söylemek bize
gerekmez, haşa bu büyük bir bühtandır deseydiniz
ya! Böyle bir şeye ebeda dönmeyesiniz, eğer mümin iseniz, işte Allah size va’z veriyor. Ve sizin için
ayetleri beyan buyuruyor ki, Allah alimdir, hakimdir.[2]