ELİF GİBİ YAŞADI ELİF GİBİ ÖLDÜ

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 25.12.2014 - 18:04

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Trying to get property 'tamsayfa' of non-object

Filename: tema3/haber.php

Line Number: 63

Backtrace:

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/views/tema3/haber.php
Satır: 63
Fonksiyon: _error_handler

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/controllers/Haber.php
Satır: 157
Fonksiyon: view

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/index.php
Satır: 334
Fonksiyon: require_once

, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 3128+ kez okundu.
 

ELİF GİBİ YAŞADI ELİF GİBİ ÖLDÜ

Kıymetli okuyucular, sizlere öyle bir konudan bahsetmek istiyorum ki okuyunca kahrolacaksınız. Diyeceksiniz “Biz nelere kahrolmadık ki… Buna da kahrolalım ne yazar!” Haklısınız ama bu hal biraz başka.  Bugün 26 Aralık. Hepimizce sıradan bir gün. Gün doğdu uyandık, her zaman ki umursamazlığımızla kendimizi hayatın akışına bıraktık. Peki, yarın önemli bir gün mü bizim için? 27 Aralık da mı umursamazlığımızın kurbanı olacak? Takvimlerde soğuk ve ıslak bir kış günü olarak mı kalacak bizim için? Sıcak mekânların gevşettiği ruhlar, hissetmez derdi vatan olanların ve milletini mahcup etmemek için “elif” gibi yaşayanların üşümesini.  Size bir soru sormak istiyorum. Soğuk bir kış gününde giyecek başka bir paltonuzun ve cebinizde beş liranızın olmadığını bildiğiniz halde, üstünüzdeki paltonuzu bir başkasına verir miydiniz? Hasta olacağınızı bildiğiniz halde verdiğiniz sözü yerine getirmek ve arkadaşınızla buluşmak için tepeden tırnağa ıslanmayı göze alır mıydınız? Biri vardı ki yalnız bunları değil daha da fazlasını yaptı. Kıt kanaat geçinmesine ve ekonomik zorluklar yaşamasına rağmen kendisine sunulan servet niteliğindeki bir parayı elinin tersiyle itti. Çünkü onun için paradan daha değerli ve anlamlı olan şeyler vardı. Çünkü o, ulu bir milletin istiklalinin paradan puldan daha kıymetli olduğunu biliyordu. Çünkü o, bir vatanseverdi. Çünkü o, göründüğü gibi olup olduğu gibi yaşayanlardandı. Çünkü o, Türk milletinin istiklal şairi Mehmet Akif Ersoy’du. Yarın 27 Aralık, İstiklal Marşı’mızın büyük şairi, katıksız bir vatansever, öz İslamcı Mehmet Akif Ersoy’un ölüm yıl dönümü. Ben sizlere şairimizin edebi yönünü, hayatını anlatmak istemiyorum. Ben sizlere mangalda kül bırakmayan zihniyetlerin çürümüşlüğünü, millî değerlerimize vebalı muamelesi yaparak ondan nasıl kurtulmak istediğini, Millî Şairimize yapılan vefasızlığı anlatmak istiyorum. Çağlar öncesinden o duru Türkçesiyle seslenen Yunus Emre şu dörtlüğünü sanki Mehmet Akif için söylemiş: Bir garip ölmüş diyeler Üç günden sonra duyalar Soğuk su ile yuyalar Böyle garip bencileyin   Mehmet Akif Ersoy yoksul geldi,  yoksul gitti. Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapmadı, Hak namına haksızlığa ölse tapmadı. Zalimi sevmedi, zulmü alkışlamadı. Elif gibi yaşadı, elif gibi öldü. Mehmet Akif Ersoy öldüğünde 63 yaşındaydı. Şairin hayatı hemen hemen hasret çekmekle geçmiştir. Gençliğinde vatan, son dönemlerinde hem vatan hem aile hasreti çekmiştir. İstiklal Marşı şairi hastalığının son dönemlerini İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde Mısır Apartmanı’nda geçirdi. Mısır Apartmanı’nda da öldü. Peki, Mısır Apartmanı’nda kaldığı daire şimdi ne olarak kullanılıyor dersiniz? Ben buraya ne olarak kullanıldığını yazmaya utanıyorum, en iyisi siz kendiniz araştırın.   Vatan Şairimizin ahvalinden az çok haberdarız. Peki, Mehmet Akif’in çocuklarının kimler olduğunu ve onların akıbetlerini biliyor muyuz? İşin asıl hüzünlü kısmı da burası zaten. Ne olacak canım, koskoca devlet olacaksınız, siz de o devletin İstiklal Marşı’nı yazacaksınız çocuklarınız da sefalet içinde yaşayacak öyle mi? Vallahi adama gülerler doğrusu. Böyle bir durum olsa olsa ülkemizde olur diyeceğim ama dilim varmıyor. Bu ülke Türklüğün millî manevi değer yargılarına bürünmediği müddetçe bindiğimiz dalı kesmeye devam eder, millî varlığımızı inşa eden daha birçok değerimizi unutulmuşluğun/vefasızlığın çürütücü yalnızlığına terk ederiz. Söylemekten gurur duyduğumuz İstiklal Marşı’mızın müellifinin yedi çocuğu dünyaya gelmiştir. Bunlardan dördüncü sırada olan İbrahim henüz bir buçuk yaşındayken ölmüştür. Peki, ya diğerleri… İlk kızı Cemile Hanım. Önemli bir ekonomik sıkıntı yaşamadı ama babasının gittiği yoldan da gitmedi. Suat Ersoy; Mehmet Akif’in küçük kızı, babasının emekli maaşıyla geçiniyordu, 1991 yılında üzücü olaylarla karşılaştı. Kızlarıyla birlikte yaşadığı Beyoğlu’ndaki evden atılmak istendi. Haber gazetelere yansıyınca Başbakan ona bir daire tahsis etti. Ekonomik sıkıntılar ailenin yakasını bir türlü bırakmadı, evini satmak zorunda kaldı. Kadıköy’de Vakıflara ait döküntü ahşap bir eve taşındı. Bu evde zor günler geçirdikten sonra yaşama veda etti. Büyük oğlu Emin Ersoy Divan-ı Harbe verildi ve çok acıklı olaylar yaşadı. Küçük oğlu ve babasının adını taşıyan Tahir Ersoy, emekli maaşı yeterli olmadığı için Ankara’da SSK’ya bağlı bir hastanede tedavi ediliyordu, işler iyi gitmedi, İstanbul’a Esma Hatun Hastanesine yatırıldı. 2000 yılında karaciğer ve kalp yetmezliğinden vefat etti. Neredeyse cenazesini kaldıracak kimse yoktu, törenine çok az sayıda insan katıldı. Evet, gelelim şimdi bu kadarı da olmaz diyeceğiniz vakaya. Damarlarında asil kan taşıyan birinin yüreği nasıl sızlamaz, nasıl kabul eder bu sahipsizliği, bir yandan her resmî törende Millî Marş söyleyeceğiz hem de Millî Marş’ın çocuklarını ayaklar altına alacağız. Mehmet Akif’e hiç mi saygımız yok, İstiklal Marşı’mızın hiç mi hatırı yok? Millî Şairimizin Çetin Altan’la azdan çoktan bir ahbaplığı vardır. 1966’nın sonlarında Çetin Altan’ın odasına tıraşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca bir adam girer. Hafif bükük bir boyunla ufak bir yardım almaya geldiğini söyler. Çetin Altan cüzdanında ne varsa çıkarır, içinden 10 ya da 20 lira alır ve oradan uzaklaşır. Aradan bir ay geçmez, gazetelerde bir haber çıkar. Beşiktaş’taki çöp bidonlarından birinde bir adam ölü bulunmuştur. Evet, o adam Türk milletinin bağımsızlık sesi, medar-ı iftiharı Mehmet Akif Ersoy’un oğlundan başkası değildir. İşe bakın ki 21. yüzyılda üniversitelerimizde bir Mehmet Akif Ersoy kürsüsü bile yok. Ve ne acıdır ki İstiklal Marşı şairimize ölüm yıl dönümünde anmayı bile çok görmüşüz. Ne yazık ki devletimiz 27 Aralık’ta resmî anma töreni yapmıyor. Asım’ın neslini özlüyoruz ey büyük şair!   Kalender ve naif bir mizaca sahip olan Akif vefasızlığı önceden görmüş olsa gerek ki bugünü en güzel şekilde özetleyen ifadeyi şiirlerinde yine kendisi söylemiştir.   "Toprakta gezen gölgeme toprak çekilinceGünler şu heyulayı da er geç silecektirRahmetle anılmak, ebediyet budur ammaSessiz yaşadım kim beni nereden bilecektir?"  

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Trying to get property 'tamsayfa' of non-object

Filename: tema3/haber.php

Line Number: 118

Backtrace:

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/views/tema3/haber.php
Satır: 118
Fonksiyon: _error_handler

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/controllers/Haber.php
Satır: 157
Fonksiyon: view

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/index.php
Satır: 334
Fonksiyon: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Trying to get property 'tamsayfa' of non-object

Filename: tema3/haber.php

Line Number: 219

Backtrace:

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/views/tema3/haber.php
Satır: 219
Fonksiyon: _error_handler

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/controllers/Haber.php
Satır: 157
Fonksiyon: view

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/index.php
Satır: 334
Fonksiyon: require_once

Kıymetli okuyucular, sizlere öyle bir konudan bahsetmek istiyorum ki okuyunca kahrolacaksınız. Diyeceksiniz “Biz nelere kahrolmadık ki… Buna da kahrolalım ne yazar!” Haklısınız ama bu hal biraz başka.  Bugün 26 Aralık. Hepimizce sıradan bir gün. Gün doğdu uyandık, her zaman ki umursamazlığımızla kendimizi hayatın akışına bıraktık. Peki, yarın önemli bir gün mü bizim için? 27 Aralık da mı umursamazlığımızın kurbanı olacak? Takvimlerde soğuk ve ıslak bir kış günü olarak mı kalacak bizim için? Sıcak mekânların gevşettiği ruhlar, hissetmez derdi vatan olanların ve milletini mahcup etmemek için “elif” gibi yaşayanların üşümesini.  Size bir soru sormak istiyorum. Soğuk bir kış gününde giyecek başka bir paltonuzun ve cebinizde beş liranızın olmadığını bildiğiniz halde, üstünüzdeki paltonuzu bir başkasına verir miydiniz? Hasta olacağınızı bildiğiniz halde verdiğiniz sözü yerine getirmek ve arkadaşınızla buluşmak için tepeden tırnağa ıslanmayı göze alır mıydınız? Biri vardı ki yalnız bunları değil daha da fazlasını yaptı. Kıt kanaat geçinmesine ve ekonomik zorluklar yaşamasına rağmen kendisine sunulan servet niteliğindeki bir parayı elinin tersiyle itti. Çünkü onun için paradan daha değerli ve anlamlı olan şeyler vardı. Çünkü o, ulu bir milletin istiklalinin paradan puldan daha kıymetli olduğunu biliyordu. Çünkü o, bir vatanseverdi. Çünkü o, göründüğü gibi olup olduğu gibi yaşayanlardandı. Çünkü o, Türk milletinin istiklal şairi Mehmet Akif Ersoy’du. Yarın 27 Aralık, İstiklal Marşı’mızın büyük şairi, katıksız bir vatansever, öz İslamcı Mehmet Akif Ersoy’un ölüm yıl dönümü. Ben sizlere şairimizin edebi yönünü, hayatını anlatmak istemiyorum. Ben sizlere mangalda kül bırakmayan zihniyetlerin çürümüşlüğünü, millî değerlerimize vebalı muamelesi yaparak ondan nasıl kurtulmak istediğini, Millî Şairimize yapılan vefasızlığı anlatmak istiyorum. Çağlar öncesinden o duru Türkçesiyle seslenen Yunus Emre şu dörtlüğünü sanki Mehmet Akif için söylemiş: Bir garip ölmüş diyeler Üç günden sonra duyalar Soğuk su ile yuyalar Böyle garip bencileyin   Mehmet Akif Ersoy yoksul geldi,  yoksul gitti. Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapmadı, Hak namına haksızlığa ölse tapmadı. Zalimi sevmedi, zulmü alkışlamadı. Elif gibi yaşadı, elif gibi öldü. Mehmet Akif Ersoy öldüğünde 63 yaşındaydı. Şairin hayatı hemen hemen hasret çekmekle geçmiştir. Gençliğinde vatan, son dönemlerinde hem vatan hem aile hasreti çekmiştir. İstiklal Marşı şairi hastalığının son dönemlerini İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde Mısır Apartmanı’nda geçirdi. Mısır Apartmanı’nda da öldü. Peki, Mısır Apartmanı’nda kaldığı daire şimdi ne olarak kullanılıyor dersiniz? Ben buraya ne olarak kullanıldığını yazmaya utanıyorum, en iyisi siz kendiniz araştırın.   Vatan Şairimizin ahvalinden az çok haberdarız. Peki, Mehmet Akif’in çocuklarının kimler olduğunu ve onların akıbetlerini biliyor muyuz? İşin asıl hüzünlü kısmı da burası zaten. Ne olacak canım, koskoca devlet olacaksınız, siz de o devletin İstiklal Marşı’nı yazacaksınız çocuklarınız da sefalet içinde yaşayacak öyle mi? Vallahi adama gülerler doğrusu. Böyle bir durum olsa olsa ülkemizde olur diyeceğim ama dilim varmıyor. Bu ülke Türklüğün millî manevi değer yargılarına bürünmediği müddetçe bindiğimiz dalı kesmeye devam eder, millî varlığımızı inşa eden daha birçok değerimizi unutulmuşluğun/vefasızlığın çürütücü yalnızlığına terk ederiz. Söylemekten gurur duyduğumuz İstiklal Marşı’mızın müellifinin yedi çocuğu dünyaya gelmiştir. Bunlardan dördüncü sırada olan İbrahim henüz bir buçuk yaşındayken ölmüştür. Peki, ya diğerleri… İlk kızı Cemile Hanım. Önemli bir ekonomik sıkıntı yaşamadı ama babasının gittiği yoldan da gitmedi. Suat Ersoy; Mehmet Akif’in küçük kızı, babasının emekli maaşıyla geçiniyordu, 1991 yılında üzücü olaylarla karşılaştı. Kızlarıyla birlikte yaşadığı Beyoğlu’ndaki evden atılmak istendi. Haber gazetelere yansıyınca Başbakan ona bir daire tahsis etti. Ekonomik sıkıntılar ailenin yakasını bir türlü bırakmadı, evini satmak zorunda kaldı. Kadıköy’de Vakıflara ait döküntü ahşap bir eve taşındı. Bu evde zor günler geçirdikten sonra yaşama veda etti. Büyük oğlu Emin Ersoy Divan-ı Harbe verildi ve çok acıklı olaylar yaşadı. Küçük oğlu ve babasının adını taşıyan Tahir Ersoy, emekli maaşı yeterli olmadığı için Ankara’da SSK’ya bağlı bir hastanede tedavi ediliyordu, işler iyi gitmedi, İstanbul’a Esma Hatun Hastanesine yatırıldı. 2000 yılında karaciğer ve kalp yetmezliğinden vefat etti. Neredeyse cenazesini kaldıracak kimse yoktu, törenine çok az sayıda insan katıldı. Evet, gelelim şimdi bu kadarı da olmaz diyeceğiniz vakaya. Damarlarında asil kan taşıyan birinin yüreği nasıl sızlamaz, nasıl kabul eder bu sahipsizliği, bir yandan her resmî törende Millî Marş söyleyeceğiz hem de Millî Marş’ın çocuklarını ayaklar altına alacağız. Mehmet Akif’e hiç mi saygımız yok, İstiklal Marşı’mızın hiç mi hatırı yok? Millî Şairimizin Çetin Altan’la azdan çoktan bir ahbaplığı vardır. 1966’nın sonlarında Çetin Altan’ın odasına tıraşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca bir adam girer. Hafif bükük bir boyunla ufak bir yardım almaya geldiğini söyler. Çetin Altan cüzdanında ne varsa çıkarır, içinden 10 ya da 20 lira alır ve oradan uzaklaşır. Aradan bir ay geçmez, gazetelerde bir haber çıkar. Beşiktaş’taki çöp bidonlarından birinde bir adam ölü bulunmuştur. Evet, o adam Türk milletinin bağımsızlık sesi, medar-ı iftiharı Mehmet Akif Ersoy’un oğlundan başkası değildir. İşe bakın ki 21. yüzyılda üniversitelerimizde bir Mehmet Akif Ersoy kürsüsü bile yok. Ve ne acıdır ki İstiklal Marşı şairimize ölüm yıl dönümünde anmayı bile çok görmüşüz. Ne yazık ki devletimiz 27 Aralık’ta resmî anma töreni yapmıyor. Asım’ın neslini özlüyoruz ey büyük şair!   Kalender ve naif bir mizaca sahip olan Akif vefasızlığı önceden görmüş olsa gerek ki bugünü en güzel şekilde özetleyen ifadeyi şiirlerinde yine kendisi söylemiştir.   "Toprakta gezen gölgeme toprak çekilinceGünler şu heyulayı da er geç silecektirRahmetle anılmak, ebediyet budur ammaSessiz yaşadım kim beni nereden bilecektir?"  
Habere ifade bırak !

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined property: stdClass::$etiketler

Filename: tema3/haber.php

Line Number: 812

Backtrace:

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/views/tema3/haber.php
Satır: 812
Fonksiyon: _error_handler

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/controllers/Haber.php
Satır: 157
Fonksiyon: view

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/index.php
Satır: 334
Fonksiyon: require_once

Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Trying to get property 'tamsayfa' of non-object

Filename: tema3/haber.php

Line Number: 1110

Backtrace:

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/views/tema3/haber.php
Satır: 1110
Fonksiyon: _error_handler

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/controllers/Haber.php
Satır: 157
Fonksiyon: view

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/index.php
Satır: 334
Fonksiyon: require_once