HARŞİT VADİSİNDEKİ SAKLI HAZİNE

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 14.06.2012 - 23:11, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 3629+ kez okundu.
 

HARŞİT VADİSİNDEKİ SAKLI HAZİNE

Doğankent ve Kürtün Giresun ve Gümüşhane’yi birbirinden ayıran sınır iki ilçe, birbirlerine 17 km mesafede olmaları hasebiyle tarihten bu yana hep birbiriyle alışveriş halinde olmuşlardır, gerek yaylaların ve meraların bir olmaları, gerek ortak tarihe sahip olmaları nedeniyle bu iki ilçe kültürel anlam da da birbirlerine çok benzemekteler. Bilmeyenler için hatırlatayım ben aslen Doğankentliyim, Bu hafta sonu Doğankent’e ailemi ziyarete gittiğimde yolum Kürtüne düştü, yıllardır bu vadide yaşıyor olmama karşın bu hafta kürtünde öğrendiklerim, beni çok fazlasıyla etkiledi ve öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Harşit Vadisinin kültürel anlamda önemli bir tarihe sahip olduğunu biliyordum ama bu hafta; Güvenç Abdal’ın adını taşıyan Alevi inanç-dede ocağının Kürtünde olduğunu ve torunlarının hala bu köyde yaşadığını, hatta büyük zatın postunun, Tekke açılırken Fatih sultan Mehmet tarafından yazılan izin fermanının, bu bölgenin Türkleşmesi sürecinde savaşırken giydiği zırh gömleğinin ve kılıcının torunlarında bulunduğunu gördüm. Malazgirt Zaferinden sonra (1071) Harşit Vadisinin Selçuklulara, onlardan da Osmanlıların egemenliğine geçtiğini, Önceleri Doğankent’in bulunduğu mevkiinin Kürtün-ü Zir olduğunu şimdiki Kürtünün ise Kürtün-ü Bâla olarak anılmakta olduğunu. Bundan 500 yıl önce Kürtün-ü Zir isminin Manastır bükü olarak değiştirildiğini. Bu dönemde bu bölgede halkın büyük bir çoğunluğunu Hıristiyanlar temsil ettiğini, 13. yüzyılda Güvenç Abdal’ın Harşit bölgesine gelmesiyle, Kürtünün Taşlıca köyünü kurarak Karadeniz bölgesinin Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecini başlattığını. Devamında bölgedeki Çepnilerin, tüm Karadeniz bölgesine hakim olmasıyla Karadeniz’in Türkleşmesinde İslamlaşmasında bu vadinin toplanma ve eğitim kampı olduğunu, bu sürecin 1461’de Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethetmesi ile tamamlandığını öğrendim, lakin; üzüldüğüm nokta böylesine önemli bir misyona sahip bölgenin tarihine kültürüne sahip çıkamadığını, bu konuyu yüksek sesle konuşmaktan çekindiklerini, sanki tarihi açtıklarında bölgede Aleviliğin tekrar nüksedeceği endişesini taşıdıklarını sezinledim ve yöre insanı olarak bu durum hiç hoşuma gitmedi. Düşünün, böylesine şanlı bir tarihiniz var, islama ve bölgenin Türkleşmesine büyük katkılar sağlayan bir ecdadınız var ve sizler bu ecdadınızı konuşmaktan, bu ecdada sahip çıkmaktan çekiniyorsunuz. Bu tutum ve yaklaşımınız ecdadınıza ağır gelmez mi, sorarım sizlere. Bu noktada Muhtar Salim KOCA yı ve Güvenç Abdalın torunlarını, özelliklede İsmail GÜVENDİ’yi atalarının miraslarına sahip çıktıkları için kutlamak gerek, böylesine bir mirası birkaç kişinin sahiplenmesi yeterli değil. Peki, Bu konuda nasıl çalışmalar yapılabilir? • Güvenç Abdal ve Bölgeye katkısıyla ilgili Akademik anlamda bir çalışma başlatılabilir, • Giresun üniversitesi ya da Gümüşhane Üniversitesi olarak Güvenç Abdal Araştırma Merkezi kurulabilir, • Güvende Yaylasında Güvenç Abdalın Çocuklarının ve kendi temsili mezarının bulunduğu mezarlık düzenlenip, bu mezarlık anıt mezar haline getirilebilir, • Baba Ocağın da Güvenç Abdalın Tekkesinin bulunduğu yer tespit edilerek temsili Tekkenin yeniden mimari özelliğine uygun yapılması sağlanılabilir. • Her yıl Tekkenin olduğu bölgede Güvenç Abdalın miraslarının sergilenebileceği ve bu bölgeden gidenlerin bir araya gelebileceği, gelenekselleştirilen bir festival düzenlenebilir. ilk etapta aklıma gelen fikirler bunlar, bu çalışmalar bir çalıştayla artırılabilir. Benim için Güvenç Abdalın Islama, Türklüğe katkıları, yaptığı hizmetlerin büyüklüğü önemlidir, mezhebinin mezhebimden farklı olması sadece küçük bir ayrıntıdır, bu ayrıntıyı büyüterek kafaları bulandırmaya çalışanların amaçlarının sahih olmadığı zaten ortadır, o sebeple ben tarihime, Türklüğüme ve dinime böylesine hizmet eden bu büyük zatı saygı ve sevgiyle anıyor, bir sonraki yazımızda buluşmak üzere hoşça kalın diyorum…
Doğankent ve Kürtün Giresun ve Gümüşhane’yi birbirinden ayıran sınır iki ilçe, birbirlerine 17 km mesafede olmaları hasebiyle tarihten bu yana hep birbiriyle alışveriş halinde olmuşlardır, gerek yaylaların ve meraların bir olmaları, gerek ortak tarihe sahip olmaları nedeniyle bu iki ilçe kültürel anlam da da birbirlerine çok benzemekteler. Bilmeyenler için hatırlatayım ben aslen Doğankentliyim, Bu hafta sonu Doğankent’e ailemi ziyarete gittiğimde yolum Kürtüne düştü, yıllardır bu vadide yaşıyor olmama karşın bu hafta kürtünde öğrendiklerim, beni çok fazlasıyla etkiledi ve öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Harşit Vadisinin kültürel anlamda önemli bir tarihe sahip olduğunu biliyordum ama bu hafta; Güvenç Abdal’ın adını taşıyan Alevi inanç-dede ocağının Kürtünde olduğunu ve torunlarının hala bu köyde yaşadığını, hatta büyük zatın postunun, Tekke açılırken Fatih sultan Mehmet tarafından yazılan izin fermanının, bu bölgenin Türkleşmesi sürecinde savaşırken giydiği zırh gömleğinin ve kılıcının torunlarında bulunduğunu gördüm. Malazgirt Zaferinden sonra (1071) Harşit Vadisinin Selçuklulara, onlardan da Osmanlıların egemenliğine geçtiğini, Önceleri Doğankent’in bulunduğu mevkiinin Kürtün-ü Zir olduğunu şimdiki Kürtünün ise Kürtün-ü Bâla olarak anılmakta olduğunu. Bundan 500 yıl önce Kürtün-ü Zir isminin Manastır bükü olarak değiştirildiğini. Bu dönemde bu bölgede halkın büyük bir çoğunluğunu Hıristiyanlar temsil ettiğini, 13. yüzyılda Güvenç Abdal’ın Harşit bölgesine gelmesiyle, Kürtünün Taşlıca köyünü kurarak Karadeniz bölgesinin Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecini başlattığını. Devamında bölgedeki Çepnilerin, tüm Karadeniz bölgesine hakim olmasıyla Karadeniz’in Türkleşmesinde İslamlaşmasında bu vadinin toplanma ve eğitim kampı olduğunu, bu sürecin 1461’de Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethetmesi ile tamamlandığını öğrendim, lakin; üzüldüğüm nokta böylesine önemli bir misyona sahip bölgenin tarihine kültürüne sahip çıkamadığını, bu konuyu yüksek sesle konuşmaktan çekindiklerini, sanki tarihi açtıklarında bölgede Aleviliğin tekrar nüksedeceği endişesini taşıdıklarını sezinledim ve yöre insanı olarak bu durum hiç hoşuma gitmedi. Düşünün, böylesine şanlı bir tarihiniz var, islama ve bölgenin Türkleşmesine büyük katkılar sağlayan bir ecdadınız var ve sizler bu ecdadınızı konuşmaktan, bu ecdada sahip çıkmaktan çekiniyorsunuz. Bu tutum ve yaklaşımınız ecdadınıza ağır gelmez mi, sorarım sizlere. Bu noktada Muhtar Salim KOCA yı ve Güvenç Abdalın torunlarını, özelliklede İsmail GÜVENDİ’yi atalarının miraslarına sahip çıktıkları için kutlamak gerek, böylesine bir mirası birkaç kişinin sahiplenmesi yeterli değil. Peki, Bu konuda nasıl çalışmalar yapılabilir? • Güvenç Abdal ve Bölgeye katkısıyla ilgili Akademik anlamda bir çalışma başlatılabilir, • Giresun üniversitesi ya da Gümüşhane Üniversitesi olarak Güvenç Abdal Araştırma Merkezi kurulabilir, • Güvende Yaylasında Güvenç Abdalın Çocuklarının ve kendi temsili mezarının bulunduğu mezarlık düzenlenip, bu mezarlık anıt mezar haline getirilebilir, • Baba Ocağın da Güvenç Abdalın Tekkesinin bulunduğu yer tespit edilerek temsili Tekkenin yeniden mimari özelliğine uygun yapılması sağlanılabilir. • Her yıl Tekkenin olduğu bölgede Güvenç Abdalın miraslarının sergilenebileceği ve bu bölgeden gidenlerin bir araya gelebileceği, gelenekselleştirilen bir festival düzenlenebilir. ilk etapta aklıma gelen fikirler bunlar, bu çalışmalar bir çalıştayla artırılabilir. Benim için Güvenç Abdalın Islama, Türklüğe katkıları, yaptığı hizmetlerin büyüklüğü önemlidir, mezhebinin mezhebimden farklı olması sadece küçük bir ayrıntıdır, bu ayrıntıyı büyüterek kafaları bulandırmaya çalışanların amaçlarının sahih olmadığı zaten ortadır, o sebeple ben tarihime, Türklüğüme ve dinime böylesine hizmet eden bu büyük zatı saygı ve sevgiyle anıyor, bir sonraki yazımızda buluşmak üzere hoşça kalın diyorum…
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.